AİLE, ÇOCUĞUN HER ŞEYİYLE İLGİLENMELİ
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn AİLE,ÇOCUĞUN HER ŞEYİYLE İLGİLENMELİ “Ünlü bir psikolog şöyle konuşuyor: ‘Çocuklara baskı yapmayın, bırakın kendi kararlarını kendileri […]
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn AİLE,ÇOCUĞUN HER ŞEYİYLE İLGİLENMELİ “Ünlü bir psikolog şöyle konuşuyor: ‘Çocuklara baskı yapmayın, bırakın kendi kararlarını kendileri […]
“Ünlü bir psikolog şöyle konuşuyor:
‘Çocuklara baskı yapmayın, bırakın
kendi kararlarını kendileri versinler. O hayat onların.’
Hangi çocuklar, kaç yaşındakiler,
nasıl bir karakter yapısına sahip olanlar, ‘baskı’ sözüyle anlatılmak istenen
ne, bazı sınırlar koymak ‘baskı’ mıdır? Bunlar hiç dikkate alınmadan, herkesin
bildiği bazı ilkeler genelleme yapılarak tekrar edilip duruluyor.
Benim müşahedelerim, ailenin, maddi
verişler dışında, çocuklarıyla ilgilenmediği merkezindedir. Giyim- kuşam,
yeme-içme, okutma parası gibi hususlarda her aile kendi gücüne göre a’zamisini
yapmaya çalışıyor. Sırası gelince de hatırlatıyor:
’Her ihtiyacını karşıladık, paraysa
para, beslenmeyse beslenme, okulsa okul neyin eksikti?’
Davranış biçimleriyle, vaktini nasıl geçirdiğiyle, arkadaşlık
ilişkilerinin ne durumda olduğu, za’flarıyla,
meziyetleriyle, sıkıntılarıyla karakter yapısıyla, irade eğitimiyle… Despot
gibi değil, olgun insanlar gibi akıllıca ilgilenmelidir. Fakat görünen bu
değil. Şu an çeşitli semtler deki örnek manzaralar olarak, yüzlerce çocuk
geliyor aklıma. Sabahtan akşama kadar,
hatta gecenin ilerlemiş saatlerine kadar, bir meşin top peşinde küfürler
savurarak, bağırarak, çağırarak, etrafı rahatsız edecek küçük çeteler gibi
koşuşturup duruyorlar. Yada evde tv. Başında, tablet karşısında tanımadığı
bilmediği binlerce çukura girip kirleniyorlar. Böyle çocukluk, böyle annelik-
babalık olur mu?
Okul ıslah kampı değildir; çocuk okula
gitmediği zamanlarda da günü gün gibi yaşamalı, hayatının tabii bir düzeni
olmalı.
“Biraz büyümüşlerse, kız-erkek farkı
olmaksızın, gecenin yarısından sonra Otele gelir gibi eve dönmeler…
Sormayacaksın, ‘bir şey sorulur mu?’ endişesinden azade kılacaksın, herkes
kendi hayatını yaşayacak! Yanılır, sonra doğrusunu bulur; düşerse yine kalkar;
böyle böyle öğrenecek!
(Hayır)
Hayat o kadar uzun ve toleranslı değil. Öyle
el yordamıyla, deneme yanılmayla, keyfince düşe-kalka insan yetişmez,
yetiştirilmez. Otomobil kullanmanın bile
bir eğitim var:
‘Geç direksiyon başına, çarpa çarpa öğrensin’ demiyoruz. (Bilakis), ‘İnsanlık bu hususta usul ve kaideler tespit etmiş,
onları tatbik edeceksin.’ ‘Ayrıca şu bilgileri edineceksin, şu maharetleri kazanacaksın’
diye şartlar getiriyoruz.
‘Kendi hayatı’ ne demek? Onun hayatı
başkalarıyla ilgili değil mi?
Bir insanın mutlu veya mutsuz olması, ahlaklı
yahut ahlaksız olması, başarılı yahut başarısız olması, sadece ailesini ve
yakınlarını bile değil, bütün toplumu ilgilendirir…”