BİR ADIM ATIN
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn BİR ADIM ATIN Hayattan ve kendinizden Şikâyetçi olmak yerine, bugün kendiniz için küçük bir adım atın. Yapmak isteyip de […]
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn BİR ADIM ATIN Hayattan ve kendinizden Şikâyetçi olmak yerine, bugün kendiniz için küçük bir adım atın. Yapmak isteyip de […]
Hayattan ve kendinizden
Şikâyetçi olmak yerine, bugün kendiniz için küçük bir adım atın. Yapmak isteyip
de yapamadığınız ya da cesaret edemediğiniz bir şey yapın. Küçük başarılar,
büyük başarılar için ilk adımdır. Gücünüz de var, yeteneğiniz de. Kötümser
‘Yapılamaz’ der. İyimser ‘Yapılabilir’ der. Motivasyona sahip kişi ise,
‘Yaptım’ der. Her sabah sizi motive edici mesajlar dinleseydiniz, zihniniz,
yüreğiniz, ruhunuz coşku ve heyecanla dolsaydı, gününüz nasıl geçerdi?
Bir arkadaşınız, eşiniz
veya patronunuz sizinle ilham veren, enerjinizi arttıran ‘Yapabilirsin!
Başarabilirsin!’ mesajlarıyla dolu bir konuşma yapsaydı içinizdeki gerçek
potansiyelinizi ortaya çıkarmak için içsel gücünüzü kim bilir nasıl
kullanırdınız?
Her şeyi yapabilme, her
şey olabilme, yaşamınızın her boyutunu istediğiniz şekilde değiştirme gücünüz
var.
Bir turist ziyaret
ettiği kasabanın yaşlı marangozuna sorar: “Bu kasaba neyiyle ünlüdür?’
Yaşlı adam yanıt verir. “Bu kasaba, dünyada gidebileceğiniz her yerin
başlangıç noktasıdır. Buradan başlayarak istediğiniz her yere
gidebilirsiniz.”
Yaşlı adam ne kadar
haklı. Oysa çoğumuz yaşamın zenginliğinin hazzına varabilmek için başka bir
yerde olmamız gerektiğini sanıyoruz: Önce bir noktaya gelelim, özlem duyduğumuz
şeylere kavuşalım, ondan sonra mutlu olmaktan bahsedebiliriz.
Şimdi buradayız. Başka
bir yerde ve zamanda olmamız imkânsız. Oysa, alacağımız kararları ‘eğer’
sözcüğü yönetiyor.
Eğer üniversiteden
mezun olursam mutlu olacağım… Eğer sevdiğim kişiyle evlenirsem mutlu
olacağım… Eğer çok para kazanacağım bir işe girersem mutlu olacağım…
Bu eğerler olduğumuz
yerden başlamanızı engelliyor. Gücümüzü ve mutluluğumuzu baltalıyor. Şu anda
başlangıç noktasındasınız. Dışarıdan kazanacağınızı sandığınız güç içinizde,
burnunuzun dibinde.
Filler nasıl eğitiliyor
biliyor musunuz? Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe
bağlanıyor. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın
ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabiliyor. Fil yavrusu
ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını
yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince
bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil, bu
koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalıyor. Çünkü
hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanıyor.
Çoğumuzun yaşamı da
çocukluğumuzda koşullandığımız düşünce, duygu ve inanç kalıplarının esaretinde
sürüyor. Olağanüstü yetenekleriniz, olağanüstü gücünüz var ve kullanılmayı
bekliyor. yapabileceklerinizin hepsini yapmış olduğunuzu görebilseydiniz
çok şaşırırdınız.
Her şey olup bittikten
sonra, “Bunu ben de yapabilirdim” dedi adam. Oysa önceleri,
“Yapamam” diyordu. Sonra, “Belki yapabilirim” demeye
bağladı. “Peki bir deneyeyim” noktasına geldiğinde, biri ‘yapmıştı’
bile. Çünkü yapan bir kişi, en başından yapabileceğine inanıyordu. Başarılı
insan yaratıcı ve üretkendir. Bir şeyi ancak ‘yaparak’ yapabilirsiniz,
yapabileceğinizi düşünmek yetmez.
Başarılı insan
başarının bir günde oluşmayacağını bilir. Adım adım hedefe yaklaşır. Ve hedefin
de ötesine geçer. Sizi olabileceğinizin en iyisi olmaktan, istediklerinize
sahip olmaktan ve yapabileceklerinizden alıkoyan ne? Tembellik mi? Risk alma
korkusu mu? Başarısızlık korkusu mu? Başarı korkusu mu? Tüm bu korkular daha
bağlamadan bizi bitirir.
Automated page speed optimizations for fast site performance