admin

FELSEFE DE ÖZGÜRLÜK, DİNDE ÖZGÜRLÜK

FELSEFE DE ÖZGÜRLÜK, DİNDE ÖZGÜRLÜK

Facebook Twitter Pinterest LinkedIn FELSEFE DE ÖZGÜRLÜK, DİNDE ÖZGÜRLÜK Özgürlük, insanın hayatını anlamlı kılan bir değerdir. Özgürlük, insanın kendini gerçekleştirme, potansiyelini ortaya koyma ve kendi […]

FELSEFE DE ÖZGÜRLÜK, DİNDE ÖZGÜRLÜK

FELSEFE DE ÖZGÜRLÜK, DİNDE ÖZGÜRLÜK

Özgürlük, insanın hayatını anlamlı kılan bir değerdir. Özgürlük, insanın kendini gerçekleştirme, potansiyelini ortaya koyma ve kendi istikametini belirleme imkanıdır. Ancak özgürlük, sınırsız bir tercih yapma yetisi değildir. Özgürlük, aynı zamanda sorumluluk, erdem ve ahlak gerektirir. Özgürlük, insanın yalnızca kendisi için değil, başkaları için de iyilik yapabilmesidir.

Batılı düşünce, özgürlüğü negatif bir kavram olarak tanımlar. Negatif özgürlük, insanın önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bu anlayışa göre, insan ne kadar az sınırlanırsa o kadar özgürdür. Ancak bu anlayış, insanın neden ve nasıl tercih yaptığını sorgulamaz. Bu da insanı anlamsız ve amaçsız bir hayata mahkûm eder.

İslami düşünceye göre ise özgürlük pozitif bir kavramdır. Pozitif özgürlük, insanın kendini gerçekleştirme serüvenidir. Bu anlayışa göre, insan ne kadar çok erdemli olursa o kadar özgürdür. Çünkü erdem, insanın Allah’ın iradesine uygun yaşamasını sağlar. Bu da insanı anlamlı ve amaçlı bir hayata yönlendirir.

Bu felsefe ile bakıldığın da  özgürlük kavramını üç boyutta inceleyebiliriz:

Bireysel, Toplumsal ve Evrensel.

 

Bireysel Özgürlük

Bireysel özgürlük, insanın kendi hayatını yönetme hakkıdır. Bireysel özgürlük, insanın kendi kimliğini, değerlerini ve hedeflerini belirlemesini sağlar. Bireysel özgürlük, aynı zamanda insanın kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını geliştirmesini mümkün kılar.

Bireysel özgürlük, Batılı düşünceye göre, insanın doğuştan sahip olduğu bir hak olarak görülür. Bu hak, devlet tarafından korunmalı ve garanti edilmelidir. Devletin rolü, bireyin özgürce tercih yapabilmesi için gerekli koşulları sağlamaktır. Devletin bireyin tercihlerine müdahale etmesi ise bireysel özgürlüğün ihlali olarak kabul edilir.

Bireysel özgürlük, İslami düşünceye göre ise, insanın Allah tarafından verilen bir nimet olarak kabul edilir. Bu nimet, bireyin Allah’ın rızasına uygun yaşaması için kullanılmalıdır. Bireyin rolü, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uymaktır. Bireyin Allah’ın iradesine karşı gelmesi ise bireysel özgürlüğün kötüye kullanılması olarak görülür.

Bireysel özgürlük konusunda Batılı ve İslami düşünce arasında temel bir fark vardır: Amaç.

Batılı düşünceye göre bireysel özgürlük bir amaçtır; İslami düşünceye göre ise bir araçtır. Batılı düşünce, bireysel özgürlüğün kendisi için değerli olduğunu savunur. İslami düşünce ise, bireysel özgürlüğün Allah’ın rızasına ulaşmak için bir vasıta olduğunu iddia eder.

Bu farklılık, bireysel özgürlüğün sınırları ve sorumlulukları konusunda da ortaya çıkar. Batılı düşünce, bireysel özgürlüğün sınırının başkasının özgürlüğünün başladığı yer olduğunu ileri sürer. Bu anlayışa göre, bireyin tercihleri, başkasının hak ve çıkarlarına zarar vermediği sürece meşrudur. Batılı düşünce, bireysel özgürlüğün sorumluluğunu ise bireyin kendisine yükler. Bu anlayışa göre, bireyin tercihleri, kendi hayatının sonuçlarına katlanmak zorundadır.

 

İslami düşünce ise, bireysel özgürlüğün sınırının Allah’ın emir ve yasakları olduğunu belirtir. Bu anlayışa göre, bireyin tercihleri, Allah’ın iradesine uygun olmalıdır. İslami düşünce, bireysel özgürlüğün sorumluluğunu ise hem bireye hem de topluma yükler. Bu anlayışa göre, bireyin tercihleri hem kendi ahiretini hem de toplumun selametini etkiler.

Bireysel özgürlük konusunda Batılı ve İslami düşünce arasında bir uzlaşma mümkün müdür?

Bu sorunun cevabı evet ve hayır olarak verilebilir. Evet, çünkü her iki düşünce de bireysel özgürlüğün önemini kabul eder. Hayır, çünkü her iki düşünce de bireysel özgürlüğün anlamını farklı şekillerde tanımlar.

 

Bu soruna bir çözüm önerisi şöyle olabilir: Anlamlı özgürlük.

Anlamlı özgürlük, bireyin kendi hayatını yönetme hakkını tanırken, aynı zamanda onu anlamlı bir hayat yaşamaya davet eder. Anlamlı özgürlük, bireyin kendi tercihlerini yapmasına izin verirken, aynı zamanda onu erdemli ve ahlaklı olmaya teşvik eder. Anlamlı özgürlük, bireyin kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını geliştirmesine olanak sağlarken, aynı zamanda onu başkalarına karşı sorumlu olmaya çağırır.

 

Anlamlı özgürlük, hem Batılı hem de İslami düşünceyi dikkate alarak, bireysel özgürlük kavramını zenginleştirir. Anlamlı özgürlük, bireysel özgürlüğe bir amaç kazandırır: insanın kendini gerçekleştirme serüveni.

Anlamlı özgürlük, bireysel özgürlüğe bir sınır çizer: insanın erdem ve ahlak ilkeleri.

Anlamlı özgürlük, bireysel özgürlüğe bir sorumluluk yükler: insanın Allah’a ve başkalarına karşı hesap verebilirliği.

 

özgürlük

Toplumsal Özgürlük

Toplumsal özgürlük, insanların bir arada yaşama hakkıdır. Toplumsal özgürlük, insanların birbirleriyle ilişki kurma, iş birliği yapma ve dayanışma gösterme imkanıdır. Toplumsal özgürlük, aynı zamanda insanların toplumun kurallarına, normlarına ve değerlerine saygı duyması gerektirir. Toplumsal özgürlük, insanların yalnızca kendi çıkarları için değil, toplumun yararı için de çalışması gerektirir.

 

Toplumsal özgürlük, Batılı düşünceye göre, toplumun bireyin önündeki en büyük engel olduğu varsayımına dayanır. Bu varsayıma göre, toplumun kuralları, normları ve değerleri, bireyin özgürce tercih yapmasını kısıtlar. Bu nedenle, toplumsal özgürlük, toplumun bireye mümkün olduğunca az müdahale etmesi anlamına gelir. Toplumsal özgürlük, bireyin topluma karşı korunmasıdır.

Toplumsal özgürlük, İslami düşünceye göre ise, toplumun bireyin gelişimine katkı sağladığı inancına dayanır. Bu inanca göre, toplumun kuralları, normları ve değerleri, bireyin erdemli ve ahlaklı olmasını destekler. Bu nedenle, toplumsal özgürlük, toplumun bireye rehberlik etmesi anlamına gelir. Toplumsal özgürlük, bireyin topluma katılmasıdır.

 

Toplumsal özgürlük konusunda Batılı ve İslami düşünce arasında temel bir fark vardır: Toplum.

Batılı düşünceye göre toplum bir sözleşmedir; İslami düşünceye göre ise bir emanettir.

Batılı düşünce, toplumu bireylerin kendi çıkarları için girdikleri bir anlaşma olarak görür. Bu anlaşmaya göre, bireyler bazı haklarını devlete devrederler ve karşılığında devletten bazı hizmetler alırlar. Bu anlaşma her zaman değiştirilebilir veya feshedilebilir.

 

İslami düşünce ise, toplumu Allah’ın bireylere verdiği bir güven olarak kabul eder. Bu güvene göre, bireyler Allah’ın emirlerine uygun olarak bir arada yaşarlar ve karşılığında Allah’tan rahmet ve bereket beklerler. Bu güven her zaman korunmalı ve yerine getirilmelidir.

Bu farklılık, toplumsal özgürlüğün niteliği ve niceliği konusunda da ortaya çıkar. Batılı düşünce, toplumsal özgürlüğün niteliğini bireyin tercihlerine bağlı olarak belirler. Bu anlayışa göre, toplumsal özgürlük, bireyin toplumun kurallarına, normlarına ve değerlerine ne kadar uymak istediğine göre değişir. Batılı düşünce, toplumsal özgürlüğün niceliğini ise bireyin toplumdan ne kadar bağımsız olduğuna göre ölçer. Bu anlayışa göre, toplumsal özgürlük, bireyin toplumun etkisinden ne kadar uzak olduğuna göre artar.

 

İslami düşünce ise, toplumsal özgürlüğün niteliğini Allah’ın iradesine bağlı olarak belirler. Bu anlayışa göre, toplumsal özgürlük, bireyin toplumun kurallarına, normlarına ve değerlerine ne kadar uygun yaşadığına göre değişir. İslami düşünce, toplumsal özgürlüğün niceliğini ise bireyin topluma ne kadar katkı sağladığına göre ölçer. Bu anlayışa göre, toplumsal özgürlük, bireyin toplumun yararına ne kadar çalıştığına göre artar.

 

Toplumsal özgürlük konusunda Batılı ve İslami düşünce arasında bir uzlaşma mümkün müdür?

Bu sorunun cevabı evet ve hayır olarak verilebilir. Evet, çünkü her iki düşünce de toplumsal özgürlüğün önemini kabul eder. Hayır, çünkü her iki düşünce de toplumsal özgürlüğün kaynağını ve amacını farklı şekillerde tanımlar.

 

Bu soruna bir çözüm önerisi sunalım: Sorumlu Özgürlük.

Sorumlu özgürlük, insanların bir arada yaşama hakkını tanırken, aynı zamanda onları topluma karşı sorumlu olmaya davet eder. Sorumlu özgürlük, insanların birbirleriyle ilişki kurma, iş birliği yapma ve dayanışma gösterme imkânı verirken, aynı zamanda onları toplumun kurallarına, normlarına ve değerlerine saygı duymaya teşvik eder. Sorumlu özgürlük, insanların kendi çıkarları için değil, toplumun yararı için de çalışmasına olanak sağlarken, aynı zamanda onları Allah’ın iradesine uygun olmaya çağırır.

 

Sorumlu özgürlük hem Batılı hem de İslami düşünceyi dikkate alarak, toplumsal özgürlük kavramını zenginleştirir.

Sorumlu özgürlük, toplumsal özgürlüğe bir kaynak kazandırır: Allah’ın emaneti.

Sorumlu özgürlük, toplumsal özgürlüğe bir amaç kazandırır: insanın erdemli ve ahlaklı olması. Sorumlu özgürlük, toplumsal özgürlüğe bir sınır çizer: insanın hak ve adalet ilkeleri.

Sorumlu özgürlük, toplumsal özgürlüğe bir sorumluluk yükler: insanın Allah’a ve başkalarına karşı hesap verebilirliği.

Evrensel Özgürlük

 

Evrensel özgürlük, insanlığın ortak değerleri ve idealleri etrafında birleşme hakkıdır. Evrensel özgürlük, insanların farklı kültürlerden, dinlerden ve milletlerden gelmelerine rağmen ortak bir paydada buluşma imkanıdır. Evrensel özgürlük, aynı zamanda insanların evrensel haklarını tanıma ve koruma gerektirir. Evrensel özgürlük, insanların yalnızca kendi toplumları için değil, tüm insanlık için de çalışması gerektirir.

 

Evrensel özgürlük, Batılı düşünceye göre, insan hakları olarak adlandırılan bir dizi ilke ve norma dayanır. Bu ilkeler ve normlar, insanın doğuştan sahip olduğu ve devletlerin garanti altına alması gereken haklar olarak tanımlanır. Bu haklar arasında yaşam hakkı, eşitlik hakkı, özgürlük hakkı, güvenlik hakkı, adalet hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi temel haklar vardır. Bu haklar, evrensel bildirgeler, sözleşmeler ve kuruluşlar aracılığıyla dünya çapında tanınmaya ve uygulanmaya çalışılır.

Evrensel özgürlük, İslami düşünceye göre ise, insan onuru olarak adlandırılan bir kavram üzerine kurulur. Bu kavram, insanın Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olduğu ve Allah’ın halifesi olarak yeryüzünde görevlendirildiği inancına dayanır. Bu inanca göre, insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı saygılı olması gerekir. İnsan onuru hem Allah’ın emirlerine hem de insanların haklarına riayet etmeyi gerektirir. Bu haklar arasında yaşam hakkı, eşitlik hakkı, özgürlük hakkı, güvenlik hakkı, adalet hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi temel haklar vardır. Bu haklar hem Kur’an hem de Sünnet ışığında belirlenir ve uygulanır.

 

Evrensel özgürlük konusunda Batılı ve İslami düşünce arasında temel bir fark vardır: Kaynak.

Batılı düşünceye göre evrensel özgürlük bir sözleşmedir; İslami düşünceye göre ise bir emanettir. Batılı düşünce, evrensel özgürlüğü insanların kendi akıl ve iradeleriyle oluşturdukları bir anlaşma olarak görür. Bu anlaşmaya göre, insanlar kendi haklarını tanımlar ve korur. Bu anlaşma her zaman değiştirilebilir veya feshedilebilir.

 

İslami düşünce ise, evrensel özgürlüğü Allah’ın insanlara verdiği bir güven olarak kabul eder. Bu güvene göre, insanlar Allah’ın belirlediği haklara uyar ve korur. Bu güven her zaman korunmalı ve yerine getirilmelidir.

 

Bu farklılık, evrensel özgürlüğün kapsamı ve kriterleri konusunda da ortaya çıkar. Batılı düşünce, evrensel özgürlüğün kapsamını insanların kendi iradelerine bağlı olarak belirler. Bu anlayışa göre, evrensel özgürlük sadece insanlara aittir; diğer canlılara veya doğaya değil. Batılı düşünce, evrensel özgürlüğün kriterlerini ise insanların kendi akıllarına bağlı olarak belirler. Bu anlayışa göre, evrensel özgürlük akla uygun olan her şeyi içerir; vahye veya geleneğe değil.

İslami düşünce ise, evrensel özgürlüğün kapsamını Allah’ın iradesine bağlı olarak belirler. Bu anlayışa göre, evrensel özgürlük sadece insanlara değil; diğer canlılara ve doğaya da aittir. İslami düşünce, evrensel özgürlüğün kriterlerini ise Allah’ın vahyine bağlı olarak belirler. Bu anlayışa göre, evrensel özgürlük vahye uygun olan her şeyi içerir; akla veya geleneğe değil.

Evrensel özgürlük konusunda Batılı ve İslami düşünce arasında bir uzlaşma mümkün müdür?

Bu sorunun cevabı evet ve hayır olarak verilebilir. Evet, çünkü her iki düşünce de evrensel özgürlüğün önemini kabul eder. Hayır, çünkü her iki düşünce de evrensel özgürlüğün kaynağını ve kriterlerini farklı şekillerde tanımlar.

 

Bu soruna bir çözüm önerisi sunalım: Adil Özgürlük.

Adil özgürlük, insanlığın ortak değerleri ve idealleri etrafında birleşme hakkını tanırken, aynı zamanda onları Allah’ın iradesine uyumlu olmaya davet eder. Adil özgürlük, insanların farklı kültürlerden, dinlerden ve milletlerden gelmelerine rağmen ortak bir paydada buluşma imkânı verirken, aynı zamanda onları farklılıklara saygı duymaya teşvik eder. Adil özgürlük, insanların evrensel haklarını tanıma ve koruma gerektirirken, aynı zamanda onları diğer canlılara ve doğaya karşı sorumlu olmaya çağırır.

 

Adil özgürlük hem Batılı hem de İslami düşünceyi dikkate alarak, evrensel özgürlük kavramını zenginleştirir.

Adil özgürlük, evrensel özgürlüğe bir kaynak kazandırır: Allah’ın vahyi.

Adil özgürlük, evrensel özgürlüğe bir kriter kazandırır: Allah’ın iradesi.

Adil özgürlük, evrensel özgürlüğe bir sınır çizer: Allah’ın emirleri ve yasakları.

Adil özgürlük, evrensel özgürlüğe bir sorumluluk yükler: Allah’a ve yarattıklarına karşı hesap verebilirliği.

 

Sonuç

Özgürlük, insanın hayatını anlamlı kılan bir değerdir. Özgürlük, insanın kendini gerçekleştirme, potansiyelini ortaya koyma ve kendi istikametini belirleme imkanıdır. Ancak özgürlük, sınırsız bir tercih yapma yetisi değildir. Özgürlük, aynı zamanda sorumluluk, erdem ve ahlak gerektirir. Özgürlük, insanın yalnızca kendisi için değil, başkaları için de iyilik yapabilmesidir.