İNSAN KALEME ÇOK BENZER
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn İNSAN KALEME ÇOK BENZER İnsan kaleme, kalem de insana ne çok benziyor. Yalnızca şekil ve boyut nispetiyle değil bu […]
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn İNSAN KALEME ÇOK BENZER İnsan kaleme, kalem de insana ne çok benziyor. Yalnızca şekil ve boyut nispetiyle değil bu […]
İnsan kaleme, kalem de
insana ne çok benziyor. Yalnızca şekil ve boyut nispetiyle değil bu benzerlik,
çok daha fazlası var. Kalem mürekkeple can buluyor, insan kan ve ruhla.
İkisinin de içinde ne varsa ağzından dökülen o. ikisi de ardında iyi kötü bir
iz bırakıyor. İkisi de kelimelerle yaşıyor ve ikisi birbirine çok yakışıyor.
İnsan kalemi ister yontsun,
ister açsın. Kalem insanı yazıyor, insan onu yapıyor.
Kalem-insan benzerliği
tesadüfle açıklanamayacak kadar hakikat. Bu bir sır-ı kader.
Kaleme ‘yaz’ emrini veren,
insana ‘oku’ buyuruyor.
Kalemin eseri önce bir
nokta. Yeryüzü sathına bir damla olarak aksediyor ilkin. Bütün defterler, bütün
kâğıtlar onun için var. Kâğıdın yüzünü ağartıyor. Eseri “karalama” değil, “aklama”.
Zamana karşı direnemiyor.
Yaşadıkça güçten düşüyor, yıpranıyor. Arada tıraş olma ihtiyacı bile
hissediyor.
Kırılıyor, demek ki bir
kalbi var. Bir kere kırıldıktan sonra eski haline kolay kolay dönemiyor. Bir
hükümlünün idam kararını açıklamak için eskiden beri kalemi kırılıyor.
Soğuduğunda çalışmıyor. İlla
ki ısıtmak gerek. Öperek veya nefes vererek… Ya da “hu” diye
üfleyerek…
Dolu olanı işe yarıyor. İçi
boş olanı geri dönüşüme’ gidiyor.
Dolduruşa geleni bile var:
Dolmakalem!” Genellikle bürokraside ve devlet dairelerinde kullanılıyor.
Kalitelisi pahalı ve az bulunuyor. Piyasaya ise ucuzları hâkim. Bu türün
yazdığı yazıdan ziyade mürekkebi sıkıntı çıkarıyor. Lekesi de kolay kolay
çıkmıyor.
Kamış olanı da var, odundan yapılanı da. Fakat çoğu plastikten oluşuyor.
Son zamanlarda şekilden
şekle gireni, eğilip büküleni bile yapıldı.
Üzerine reklam alıyor.
Tanımadığı, bilmediği bir sürü kelimeyi öylece göğsünde taşımaktan çekinmiyor.
Her yere yakışmıyor. Mesela
tekel bayine. En güzel ise kalbin üstünde, göğüs cebinde duruyor
Bazen yazarken ses
çıkarıyor. Mesela hattatın eline gelince güzel bir eser ortaya koymak için inliyor
Bazısının başını
okşadığınızda çalışıyor, bazısının ise kulağını çevirdiğinizde.
Bazılarının yazdıkları hiç
silinmiyor, bazısı ise yanlış yaptığı zaman bir silginin huzuruna varıp yârdim
istemekten çekinmiyor.
Süslü olanı da var. Ancak
bu, dolu olduğu veya güzel yazdığı anlamına gelmiyor.
Bir fiyatı var, bir de
değeri. Kalabalıklara karışan işportaya düşüp ucuza gidiyor. Kaliteden taviz
vermeyen ise yüksek fiyattan alıcı buluyor
Kitaplarla yan yana, kol
kola durmayı pek seviyor. Buna rağmen büyük marketlerde deterjan kokulu
raflarda ıstırap çekenler de oluyor.
Hayatı iğne ucu kadar bir
şeye bağlı! Bazısı 0,5 bazısı 0,7. Daha kalını pek tutulmuyor.
Sevdiğiyle deneniyor, imtihan ediliyor.
Şair:
“Oysa ben ne zaman bir kalem alsam kırtasiyeden,
Onu hep senin isminle denedim.” diyor.
Kalbinden yükselen sesleri,
içinden dökülenleri ille biriyle paylaşacak. Yoksa hayata küsüp gidiyor,
yaz(a)maz oluyor.
Az daha unutuyorduk!
Bazen öyle lazım oluyor,
öyle lazım oluyor ki! Sağı ara yok, solu ara yok. İhtiyaç zamanında etrafta
görünmüyor.
İnsan da böyle değil mi? Bir
tükenmez kalem gibi hiç tükenmeyeceği vehmiyle yaşasa da kısa zamanda tükenip gidiyor.
Pek çoğu hayallerini gerçekleştiremeden hatta yolun yarısına bile gelmeden
kayboluyor. En büyük korkusu yaşarken ölmesi, yitip gitmesi. Tükenmekten ziyade
kaybolmaktan korkuyor.
Hani tezgâhta sergilenen
kalemler için “tükenmeden alınız” diye söylüyorlar ya… İnsan için
de “tükenmeden olunuz!” buyuruluyor.
Hz. Allah’ımız önce kaleme
yemin ediyor sonra da ona yazdıklarına. Bu yüzden okuyanlar hep yükselenler
oluyor, çünkü kitapla kalemi buluşturanlar hep gerçeği görüyor.
Hadi geç değil, çek
şimdi bir besmele
Önce Hz. Allah’ımızı
oku sonra onun yarattıklarını.
Automated page speed optimizations for fast site performance