KENDİNİ BİLMEK
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn KENDİNİ BİLMEK Her insanın iç dünyasını anlaması ve kendini tanıması önemli bir kişisel gelişim ve motivasyon sürecidir. Bu süreçte, farklı mertebelere […]
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn KENDİNİ BİLMEK Her insanın iç dünyasını anlaması ve kendini tanıması önemli bir kişisel gelişim ve motivasyon sürecidir. Bu süreçte, farklı mertebelere […]
Her insanın iç dünyasını anlaması ve kendini tanıması önemli bir kişisel gelişim ve motivasyon sürecidir.
Bu süreçte, farklı mertebelere ulaşarak gerçek hakikate erişiriz. İnsanın kendini bilmek için gittiği bu yolculuk, somut örneklerle anlatıldığında daha anlaşılır hale gelir.
İlk makamda olan bir kişi, iç dünyasında dolaşmaya başlar. Kendi cismi ve cesedinde olan cüz’i ruhunu anlamaya çalışır. Buna “konuşan nefis” denir. Örneğin, günlük yaşantımızda bazı düşünceler ve duygular bizi yönlendirebilir. Kendimizi tanımak için bu iç sesi dinleyerek, neden böyle düşündüğümüzü ya da neden böyle hissettiğimizi sorgulamalıyız. Bu şekilde iç dünyamızı keşfederiz ve kişisel gelişimimiz için bir adım atmış oluruz.
Bu makamda, dış varlığa yani afakta olan külli ruha bakmaya yöneliriz. Burada, akıl külli ruh olarak adlandırılır ve insanı yönlendiren temel düşünce süreçlerini temsil eder. Örneğin, hayatta başarılı olmak için planlama ve strateji geliştiririz. Akıl, bizi düşünmeye ve doğru kararlar almaya yöneltir. İzafi ruh olarak adlandırılan akıl, bedenimizden ayrı olarak var olan bir yapıdır ve herkesin ortak özelliğidir.
Bu mertebeye geldiğimizde, izafi ruhu yani akılı aşarak cüz’i ruhumuzu keşfetmeye başlarız. Cüz’i ruh, izafi ruhta yok olmuş gibi hissedilir, yani akıl ve düşüncelerimizden arındırılmıştır. Bu aşamada öz benliğimize odaklanırız ve kişisel gelişimimiz için asıl olanın içimizde yattığını anlarız. Örneğin, kendi yeteneklerimizi keşfederek, doğru hedeflere yönelir ve bu hedeflere ulaşmak için çaba gösteririz.
Bu makamda, cüz’i ruhumuz ve bütünden tamamen kurtuluruz. İzafi ruhumuz ise Hak’ta mahvolmuş ve bütünden ayrılmıştır. Bu aşamada, varlıkla birleşir ve tüm varlığın tek kaynağının Yüce Yaratıcı olduğunu anlarız. Örneğin, doğadaki her canlının birbirine bağlı olduğunu, her şeyin aynı enerjiden ve özden geldiğini kavrarız. Bu durum, bize her şeyin bir bütün olduğunu ve birbirine bağlı olduğunu hatırlatır.
Son makamda, varlık tamamen yok olur ve bütün hal ve makamlardan özgürleşiriz. İrfan sahibi için burası tam bir yokluk makamıdır ve bu aşamada kelimelerle ifade edilemeyecek kadar yüksek bir bilinç seviyesine ulaşılır. Örneğin, rabıta ve içsel yolculukla bu aşamaya ulaşan kişi, kendini sadece kelimelerle ifade edemeyecek kadar yüce bir bilince erişir.
Sonuç olarak, kişisel gelişim ve rabıta sürecinde, kendi iç dünyamızı keşfetmek ve hakikate ulaşmak önemli bir adımdır. Her bir mertebe, farklı bir bilinç seviyesini temsil eder ve herkes bu yolda farklı hızlarda ilerler. Önemli olan, kendini anlama ve geliştirme yolculuğunu sürekli olarak sürdürmektir. İrfan sahibi, iç dünyasını tanıyan ve varlıkla bütünleşen kişiler arasında yer alır. Bu süreçte somut örneklerle yola çıkmak, kişisel gelişim ve motivasyon için önemli bir anahtardır.
Bir zamanlar, bu yolculuğa çıkan bir adamın yaşadığı olağanüstü bir hikâyeyi dinledim.
Adı Yusuf idi ve yıllar boyunca iç dünyasını keşfetmek için çeşitli kitaplar okumuş, seminerlere katılmış ve meditasyon yapmıştı. Ancak kendini gerçekten tanıma yolunda ilerlemekte zorlanıyordu. Bir gün, arkadaşlarıyla bir doğa yürüyüşüne çıktılar. Ormanda yürürken, bir anda herkes dağıldı ve Yusuf yalnız kaldı.
O an, çevresindeki doğa ile iç içe olduğunu ve doğanın aslında kendi iç dünyasını yansıttığını fark etti. Ağaçlar, yapraklar, nehir sesi ve kuş cıvıltıları, onun içindeki duyguların birer yansıması gibiydi.
Birden, bir ağacın altında otururken hafif bir rüzgâr esti. Rüzgârın esintisiyle bir yaprak düştü ve suya düşen yaprak, su yüzeyinde yavaşça ilerlemeye başladı. Yusuf, bu manzarayı izlerken içinde garip bir huzur hissetti. Yaprak, su yüzeyindeyken suyun akışına teslim olmuş, nereye gideceğini bilmeden sakince yolculuğuna devam ediyordu.
O an, Yusuf için bir aydınlanma anıydı. İşte o yaprak gibi olmalıydı, akışa teslim olmalıydı. Düşüncelerinin, duygularının ve hayatın akışına güvenmeliydi. Kendi iç dünyasını zorlamak yerine, sakin bir şekilde izlemeli ve kabul etmeliydi.
Yusuf, ormanda geçirdiği o sessiz anların ardından, kendini keşfetmek için gereken cevabı bulmuştu. Artık, iç sesini daha iyi dinliyor, düşüncelerini daha iyi anlıyor ve duygularıyla daha içten bir şekilde bağlantı kuruyordu.
Hayatında daha büyük bir amaç olduğunu ve içinde yatan potansiyelin farkında olduğunu anlamıştı. Kendini bilmek, sadece kitaplarda okunan bir kavram değildi. Doğanın sunduğu sade bir yaprak bile, ona iç huzuru ve anlamı hatırlatmıştı.
O günden sonra, Yusuf kendini gerçekten tanımak ve iç dünyasında yolculuk etmek için daha çok zaman ayırmaya başladı. İç huzuru ve motivasyonu her gün daha da artıyordu. Doğadaki tüm canlılarla ve evrenle bir bütün olduğunu hissediyordu.
Amacı olacak ve buna ulaşmak için tüm gücüyle çalışacaktı umutla neticeyi bekleyecekti. Ancak sonuç ne olursa olsun o yaprak gibi olmayı ve tevekkülü artık öğrenmişti.
Bu hikaye bize, kendini bilmek ve kişisel gelişim için gereken cevapların bazen dışarıda değil, içimizde olduğunu hatırlatıyor. İçimizdeki sese kulak vererek, doğaya ve yaşama teslim olarak gerçek huzuru ve anlamı bulabiliriz. Kendini bilmek, içsel yolculuğun en değerli ve ödüllendirici adımlarından biridir.