admin

umudunu kaybetme

ÜMİDİNİ KAYBETME

Facebook Twitter Pinterest LinkedIn ÜMİDİNİ KAYBETME Zümer 39/53 Hayatınızda hiç zor bir durumla karşılaştınız mı? Belki bir işi kaybettiniz, belki bir sevdiğinizi, belki de sağlığınızı. […]

umudunu kaybetme

ÜMİDİNİ KAYBETME

Zümer 39/53

Hayatınızda hiç zor bir durumla karşılaştınız mı?

Belki bir işi kaybettiniz, belki bir sevdiğinizi, belki de sağlığınızı. Belki de yaptığınız hatalar yüzünden kendinizi suçlu, pişman, değersiz veya yalnız hissettiniz. Belki de hayallerinize ulaşamadığınız için umutsuzluğa kapıldınız. Bu gibi durumlarda, insanın kendini karanlık bir tünelde sıkışmış gibi hissetmesi çok normaldir. Ama unutmayın ki, her tünelin bir sonu vardır. Ve her sonun ardında yeni bir başlangıç vardır. Hayatınızda güneşin doğması yakın ki şafağın sancılarını hissediyorsunuz.

Peki, bu tünelin sonuna nasıl ulaşabilirsiniz? Nasıl kendinizi yeniden toparlayabilir ve hayata tutunabilirsiniz?

İşte size bu soruların cevabını verecek olan bir ayet:

 

De ki: “Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderen).” Zümer Suresi 53

 

Bu ayet, Hz. Allah’ın Resulü Muhammed’e (s.a.v) vahyedilen Kur’an-ı Kerim’in 39. suresi olan Zümer Suresi’nin 53. ayetidir. Bu surenin adı Zümer, Arapça “topluluklar” anlamına gelen “zümre” kelimesinin çoğuludur. Bu surede, insanların dünya hayatında farklı gruplara ayrıldıkları, ancak ahirette ise sadece iki gruba ayrılacakları bildirilmektedir: Cennetlikler ve cehennemlikler.

 

BU ayet Hz.Allah’ın rahmetinin sınırsız olduğunu ve O’nun bütün günahları affedebileceğini müjdeleyen bir ayettir. Bu ayette, Allah’ın kullarına hitap ettiği çok özel bir üslup vardır: “Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım!” Bu hitap, hem Hz.Allah’ın kullarına olan yakınlığını ve sevgisini hem de onların yaptıkları hataların farkında olduğunu göstermektedir. Hz.Allahımız, kullarını isimleriyle veya günahlarıyla çağırmamıştır. Onları “kullarım” diye çağırmıştır. Bu da onların halen Allah’a ait olduklarını ve O’nun rahmetinden ümit kesmemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. Hz. Allah’ımız kullarım ifadesi ile bizlerden umudunu kesmediğini ve hala bizim için bir yol olduğunu beyan etmektedir. Rabbimiz bizden umudunu kesmezken bizim ondan umudumuzu kesmemiz İslam dinine göre küfürdür.

umudunu kaybetme

Hz.Allah, kullarına “nefsleri üzerine israf yüklemiş” diye hitap etmiştir.

Bu ifade, hem günah işlemenin bir israf olduğunu hem de bunun insanın kendi nefsine zarar verdiğini vurgulamaktadır. Günah işlemek, insanın hem dünyada hem de ahirette kaybedeceği anlamına gelmektedir. Günah işleyen insan, dünyada huzurunu, mutluluğunu, sağlığını, bereketini, sevgisini, saygısını ve daha birçok nimeti kaybedebilir. Ahirette ise, Allah’ın rızasını, cennetini, rahmetini ve ebedi saadeti kaybedebilir. Bu yüzden, günah işlemek, insanın kendi nefsine yaptığı en büyük kötülüktür. Günahın ruhta açtığı yarayı sadece tövbe ilacı kapatabilmektedir. Bu tövbenin özü de umut etmekten geçer. Kişi yaptığı hatanın farkına varıp rabbinden başka gideceği kimsenin olmadığını anladığında, umutlarını onun rahmetine bağlamalı ve Rabbimizin kendisini duyduğunu hissetmelidir.

Hz. Allah, kullarına “haddi aşmış” diye hitap etmiştir.

Bu ifade, hem günah işlemenin bir sınırı aştığını hem de bunun insanın kendi iradesiyle yaptığını belirtmektedir. Hz. Allah, insanlara akıl, irade ve sorumluluk vermiştir. İnsanlar, bu nimetleri kullanarak hayatlarını şekillendirmektedirler. Hz. Allah, insanlara doğruyu ve yanlışı bildiren bir kitap indirmiş ve onlara bir peygamber göndermiştir. İnsanlar, bu rehberleri takip ederek Hz. Allah’ın sınırlarına riayet edebilir veya onları görmezden gelerek haddi aşabilirler. Bu seçim tamamen insanların kendi tercihlerine bağlıdır. Çizilmiş olan haddin aşılması, kişinin nefsini beslemesi demektir. Bu da insanı tövbeden, bilvesile rabbine umut bağlamaktan uzaklaştırır. Her gün dünden daha aşağı bir yaşamın çamurunda nefsine oyuncak olarak ömrünü tamamlar. Hırsın kölesi olmaktan umudu tanıyamaz, bilemez ve kabullenemez.

umudunu kaybetme

Bu ayette, Allah’ın kullarına verdiği en büyük müjde ise şudur: “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir).” Bu müjde hem Hz.Allah’ın rahmetinin sınırsız olduğunu hem de O’nun günahları affetmeye hazır olduğunu göstermektedir. Hz.Allah, kullarına ümit kesmemelerini emretmiştir. Çünkü ümit kesmek, insanı hayattan koparan en büyük tehlikedir. Ümit kesen insan, kendini değersiz hisseder, çabalamaktan vazgeçer, pişmanlık duyar ve mutsuz olur. Ümit kesen insan, Allah’ın rahmetinden mahrum kalır. Ümit son nefes gibidir, kaybettiğin an hedefinden şaşar ve yanlış noktaları kendine hedef tayin eder.

“Asla umudunu kaybetme, sevgili kalbim, mucizeler görünmezin içinde yaşar.”  Mevlana

 

Hz.Allah, kullarına günahların hepsini mağfiret edeceğini vaat etmiştir.

Bu vaat hem Hz.Allah’ın affediciliğini hem de O’nun adaletini göstermektedir. Hz. Allah, kullarının yaptıkları hataları bilmektedir. Ama O, onları affetmeye hazırdır. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır. O’nun affetmesi için tek şart ise kullarının tövbe etmesidir. Tövbe etmek ise, günahlarından pişman olmak, onlardan vazgeçmek ve bir daha yapmamaya karar vermek demektir. Tövbe eden kul ise, Allah’ın rahmetine nail olur. Çünkü O, çok merhametlidir. Bu yüzden sadece umudu olan insanlar tövbe edebilir ve etmeye meyillidir.

 

Bu ayetteki müjdeyi daha da güzelleştiren bir husus ise şudur: Hz. Allah sadece günahları affetmekle kalmaz, aynı zamanda onları sevaba çevirir. Bu da Hz. Allah’ın lütfunu ve keremini göstermektedir. Allah’ın Rasulü Peygamberimiz Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

 

“Kim tövbe ederse önceki günahları sevaba dönüşür.” [Tirmizi]

Bu hadis-i şerifte de görüldüğü gibi, tövbe eden kul sadece günahlarından kurtulmakla kalmaz, aynı zamanda sevap kazanır. Bu da onun hem dünyada hem de ahirette mutlu olmasını sağlar. Bu hadisi şerifte ki temel nokta kulun affedileceğini umut etmesidir. Tövbeye teşvik edilmesi ve yapılan hataların altında kalıp hayattan kopulmaması için kulun her zaman günahının ve hatalarının affedileceği umudunu taşıması gerekmektedir.

umudunu kaybetme

Bu ayetten çıkarabileceğimiz en önemli derslerden biri de şudur:

Allah’ın rahmeti her zaman bizimledir. Biz ne kadar uzaklaşırsak uzaklaşalım, O bizi asla terk etmez. Biz ne kadar hata yaparsak yapalım, O bizi asla reddetmez.

Biz ne kadar ümitsiz olursak olalım, O bize asla ümidini kesmez. Biz sadece O’na yönelmeli ve O’ndan yardım istemeliyiz. O, bize en yakın olan ve bizi en iyi bilendir. O, bize her zaman yardım edecek ve bizi her zaman koruyacaktır. Bizi yaradan Rabbimiz yaralarımızda görmekte ve bilmektedir.

Ey kişi unutma! YARADAN haberdardır her türlü yaradan.

 

Bu ayetten çıkarabileceğimiz bir diğer ders de şudur: Allah’ın rahmeti her zaman bizim için yeterlidir. Biz ne kadar zor bir durumda olursak olalım, O’nun rahmetine güvenmeli ve O’nun rahmetinden başka bir şey aramamalıyız. Çünkü O’nun rahmeti, bize her türlü nimeti verebilecek ve bize her türlü sıkıntıdan kurtarabilecek güçtedir. Hz. Allah’ın Resulü Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

 

“Allah’ın rahmeti, kullarının işledikleri günahlardan daha geniştir.” [Müslim]

 

Bu hadis-i şerifte de görüldüğü gibi, Hz. Allah’ın rahmeti, kullarının günahlarını aşan bir genişliktedir. Bu da Hz. Allah’ın kullarına olan merhametinin büyüklüğünü göstermektedir. Hz. Allah, kullarının günahlarını affetmekle kalmaz, aynı zamanda onlara bol bol nimet verir. Bu nimetler hem dünyevi hem de uhrevi olabilir. Umutla yapılan duanın gözlerde yaş olması Hz. Allahlımızın en çok sevdiği ses olduğunu bilmeliyiz. Bizim yaptığımız hatanın da Hz. Allahlımızın rahmet denizinde bir zerre kadar bile yer teşkil etmediğinin farkına vararak onun rahmetinden umut kesmemeliyiz. Kaybedilmiş bir umut Rabbimizden uzaklaşmış bir kul anlamına gelmektedir.

 

Bu ayetten çıkarabileceğimiz son ders ise şudur:

Allah’ın rahmeti her zaman bizim için açıktır. Biz ne kadar uzun bir süre günah işlemiş olursak olalım, O’nun rahmetinden yararlanmak için hiçbir zaman geç değildir. Çünkü O’nun rahmeti, zamana bağlı değildir. O’nun rahmeti, her an bizim için hazırdır. Biz sadece O’na yönelmeli ve tövbe etmeliyiz. Tövbe eden kul ise, Allah’ın rahmetine layık olur. Çünkü O’nun rahmeti, tövbe edenlere mahsustur. Bu yüzdendir ki son nefesimizi ne zaman vereceğimizin belli olmadığı bir hayatın her anında yaptığımız hatanın farkına vararak ümitle Hz. Allahlımıza tövbe ile pişmanlığımızı ifade etmeliyiz. Her yeni aldığın nefes her an ümit var anlamına gelmektedir.

Zaman ve mekandan münezzeh olan Allahlımıza  yapılan duanın da zaman ve mekanı olmaz.

 

Bu ayetin ufkunda, hayatınızda karşılaştığınız zorluklara nasıl bakmalısınız? Nasıl ümidinizi kaybetmemelisiniz? Nasıl Allah’ın rahmetine ulaşmalısınız? İşte size bu soruların cevabını verecek olan birkaç öneri:

Hayatınızda karşılaştığınız zorlukları bir imtihan olarak görün. Hz. Allah, kullarını imtihan etmek için onlara zorluklar verir. Bu zorluklar hem onların sabrını hem de onların imanlarını ölçer. Zorluklar karşısında sabreden ve imanından taviz vermeyen kul ise, Allah’ın sevgisini ve yardımını kazanır. Bilmek gerekir ki kelebek olmak için tırtıl gibi sürünmek gerek bazen yada kozalarda örülüp beklemek gerek vaktin gelmesini.

Hayatınızda karşılaştığınız zorlukları bir fırsat olarak görün. Allah, kullarına zorluklar vererek onları kendine yaklaştırır. Bu zorluklar hem onların tövbe etmelerine hem de onların dua etmelerine vesile olur. Tövbe eden ve dua eden kul ise, Allah’ın affını ve rahmetini kazanır. Gidecek tek kapının Hz. Allah’ımız olduğunu hatırlatmak için ve Rabbimiz bizden vazgeçmediğinin bir göstergesi olduğuna inanmak gerek. Yaşadığımız  bu zor zamanlar da umudunu taze tutacak güç, rabbimizin herzeyi biliyor ve kendine yaklaştırmak için bunları bize veriyor olduğunu bilmektir.

Hz. Ali’nin buyurduğu gibi eğer gelen zorluklar seni Rabbine yaklaştırıyorsa rahmet, uzaklaştırıyorsa musibettir.

Hayatınızda karşılaştığınız zorlukları bir arınma olarak görün. Hz. Allah, kullarına zorluklar vererek onları günahlarından temizler. Bu zorluklar hem onların pişmanlık duymalarına hem de onların istiğfar etmelerine sebep olur. Ümidini kaybetmeyip Pişmanlık duyan ve istiğfar eden kul ise, Hz. Allah’ın mağfiretini ve lütfunu kazanır. Ümit etmek tövbeye uzanan bir yoldur.

Sonuç olarak Ümidinizi kaybetmediğinizde, size kapanan kapıların aslında başka kapıların açılmasına vesile olduğunu göreceksiniz ve hayatınızda olumlu değişiklikler olduğunu fark edeceksiniz. Allah’ın rahmetine ulaştığınızda, hayatınızda nimetlerin arttığını hissedeceksiniz.

 

Umudunu Kaybetmiş insanın başka kaybedecek bir şeyi kalmamıştır.